
Ahter Sönmez
DBS’in kurucusu ve uzun senelerce yöneticiliğini yapmış birisi olarak DBS’in kuruluşunu ve misyonunu anlatan bir hatıramı paylaşmak isterim.
Unutmam mümkün değil; 2006'nın Haziran ayında, güneşli bir günde öğleden sonraydı. İstanbul’un en güzel tarihi yapılarının (Aya Sofya vb..) ve nefes kesici boğaz manzarasının sakin bir şekilde izlenebileceği bir cafe-barın terasında düşüncelere dalmış, uzaklara bakarak içkimi yudumluyordum. İstanbul’un güzelliğinden ilham almış ve büyülenmiş bir şekilde birden kendi kendime sordum: Müzik ve eğlence sektörü açsısından İstanbul neden bir Londra, New York veya Amsterdam değil?
Aslında bu soru bir tür isyandı. Londra’da, New York’da müziğin ve eğlencenin o heyecan verici, insanın içini kıpır kıpır yapan öğesi neydi ve neden bu muazzam şehir İstanbul’da yoktu?
Müziğin ve eğlencenin o insanı derinden etkileyen enerjisi, ruhu neden İstanbul gibi heyecan verici bir şehirde bu tam anlamıyla hissedilmiyordu ? Elbette sorunun birçok cevabı vardı ama ben sorunun cevabından çok bu konuda kendi yapabileceklerimi düşünmeye başladım. Bir tür proaktivite !
İşte o gün orada karar verdim. DBS’in misyonu İstanbul’daki eğlence hayatını bu şehirlerdeki gibi yapmak olacaktır. DBS bu misyon ile çalışmalarına başladı. İstanbul’lulara kaliteli müziği, eğlenceyi sunmak; onlara adeta eğlenmeyi baştan öğretmek…
Varoluş felsefesi açısından bakıldığında DBS sıradan bir şirket değil.
… ve DBS’in varoluş felsefesini anlamak, arkasında yatan vizyon ve misyonun gerçek değerini kavramak için şarttır.